SULTAN ABDÜLAZİZ İHTİHAR MI ETTİ, ÖLDÜRÜLDÜ MÜ?
Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit’in vefatından sonra Osmanlı tahtına geçmiş 32 ‘inci Osmanlı Padişahı’dır. 14 yıl boyunca tahtta kalan Sultan Abdülaziz görevini layıkıyla yerine getirmiştir.
Sultan Abdülaziz özellikle orduyu ve donanmayı güçlendirmeye çalışmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde Türk donanması dünyanın sayılı donanmaları arasına girmiştir. Sultan Abdülaziz yurt dışına, Avrupa’ya seyahat eden ilk Osmanlı Padişahı’dır. Günümüzdeki Sayıştay, Danıştay ve Yargıtay’ın temelleri onun döneminde atılmıştır.
Saltanatının ilk 10 yılı Tanzimat devrinin ünlü devlet adamlarından Ali ve Fuad paşaların başarılı icraatlarıyla geçmiştir. Sonraki yıllarda bu iki devlet adamının vefatıyla birlikte Sultan Aziz’in devrinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu yıllarda iç ve dış siyasette büyük sıkıntılar yaşanmıştır. İçte ekonomi giderek kötüye doğru gitmeye başlamış, dışta da birçok Balkan ulusu, Rusya ve Avrupa Devletleri’nin kışkırtmalarıyla Osmanlı Devleti’ni bir hayli uğraştırmışlardır. Son olarak Bulgar isyanı ile Osmanlı Devleti oldukça sarsılmıştır.
Bu olaylardan sonra sahneye ülke yönetiminde değişiklik isteyen Mithat Paşa çıkmıştır. Seraskerlikten azledilip sürgüne gönderilen, padişaha diş bileyen Hüseyin Avni Paşa ve Rüşdü Paşa Mithat Paşa’yı desteklemişlerdir. Meşrutiyet rejimine geçilmesini isteyen, rejiminin gerekliliği konusunda kışkırtmalar yapmışlar ve Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilerek Şehzade Murat Efendi’nin padişah olmasını istemişlerdir. Zaten Şehzade Murat Efendi’de tahta çıkmayı dört gözle beklemektedir.
Sultan Abdülaziz karşıtları Sultanı tahttan indirmek için harekete geçmişlerdir. 10 Nisan 1876 tarihinde askeri talebeleri ayaklandırmışlardır. Bu isyan 3 gün sürmüştür. Sultan Abdülaziz Sadrazamlığa Mütercim Rüştü Paşa’yı, Seraskerliğe’de Hüseyin Avni Paşa’yı, Şeyhülislamlığa da Hoca Hayrullah Efendi’yi, Mithat Paşa’yı da hükümet üyeliğine tayin etmiştir.
İsyanı tertipleyenler bu değişiklikleri yeterli bulmamışlar ve asıl hedefleri Sultan Abdülaziz’i tahttan indirmek için türlü oyunlara başvurmuşlardır. Şeyhülislam Efendi’den padişahın şuurunun yerinde olmadığını belirten bir hal fetvası almışlardır.
Tarih 30 Mayıs 1876’yı gösterdiğinde Harbiye Mektebi Kumandanı yanındaki askerlerle beraber Dolma Bahçe Sarayı’na gelmişler ve Sultan Abdülaziz’i tahtından indirip bütün şahsi servetini yağma etmişlerdir. Artık Osmanlı tahtında V. Murad vardır.
Padişah haremleriyle birlikte yağmur altında kayıklara bindirilerek Topkapı sarayına getirilmiştir. Yağmurda ıslanan kıyafetlerini dahil değiştirmesine izin vermeden onu boş bir odada bekletmişlerdir. Bir süre sonra III. Selim’in öldürüldüğü daireye yerleştirilmiştir. Sultan Abdülaziz yeğeni V. Murad’a bir mektup yazmış, evvela onu tebrik etmiş ve bir ricada bulunarak Topkapı Sarayı’ndan başka bir yere yerleştirilmek istediğini belirtmiştir. Birkaç gün sonra Sultan Abdülaziz ve haremi kendi yaptırdığı Feriye Sarayı’na nakledilmişlerdir. Burada Sultan’a bakılmadığı aç bırakıldığı söylenmektedir. Tahttan indirildikten 4 gün sonra Sultan Abdülaziz odasında iki bileğindeki derin kesiklerle bağlı olarak ölmüş bir şekilde bulunmuştur.
Hüseyin Avni Paşa hemen saraya gelmiştir. Yanında getirdiği doktorlara doğru dürüst muayene yaptırmadan bir ölüm raporu düzenletmiştir. Bu raporda son günlerde bunalıma girip intihar ettiği yazılmıştır. İşte bu safhada kamuoyu ikiye ayrılmaktadır. Abdülaziz gerçekten de kamuoyuna duyurulduğu gibi İntihar mı etmiştir?, yoksa Hüseyin Avni Paşa ve arkadaşları tarafından mı öldürülmüştür?
Resmi kayıtlara göre; 4 Haziran 1876 tarihinde sabah Sultan Aziz Validesi’nden sakallarını düzeltmek için bir makas istemiştir. Sonrasında da herkesi odasından dışarı çıkartmıştır. Uzun bir süre odadan ses gelmeyince kapı kırılıp içeri girilmiş ve Sultan Abdülaziz iki bileğini oldukça derin bir şeklide kesmiş vaziyette bulunmuştur.
Diğer taraftan; Sultan Abdülaziz’in intihar edecek bir yapıya sahip olmadığı, dinine oldukça bağlı bir insan olduğu, dolayısıyla intihar gibi büyük bir günahı işlemesinin mümkün olamayacağı, bunun bir cinayet olduğu görüşü, gerek ülke içinde gerekse Avrupa basınında oldukça büyük bir yer tutmuştur.
Tabi ki bu işin manevi kısmıdır. Akla ve mantığa ters olan kısmı ise bir insanın iki bileğini de oldukça derin şekilde kesmesinin oldukça zor ve neredeyse imkansız olduğudur. Çünkü yaralı olan sol bileğiyle makası tutup tekrar diğer bileğini kesebilmesi neredeyse imkansız olduğundan pek akla sığmayacak bir durumdur.
Ayrıca ölen bir Osmanlı Padişahıdır. Her çeşit soruşturma ve otopsi yapılması gerekirken aksine olay yerinde alelacele bir rapor düzenlenmiş hemen akabinde de cenazesi defnedilmiştir. Cenazeyi yıkayan Sultan Ahmet Camii imamı Sultan’ın iki dişinin de kırık olduğunu, saçlarının ve sakalının da bir kısmının yolunmuş olduğunu söylemiştir. Valide Sultan ve cariyelere konu ile alakalı sorular sorulmamış hatta gelen askerlerden birisi Valide Sultan’ın kulağındaki küpeyi çekerek alma cüretini gösterdiği söylenmektedir.
Sultan Abdülaziz’in ölümünden kısa bir süre sonra eşlerinden Neşerek Hanım’da vefat etmiştir. Neşerek Hanım’ın kardeşi yaşananların sebebi olarak gördüğü Hüseyin Avni Paşa’yı ve Harbiye Nazırı Raşid Paşa’yı, hükümet toplantısı esnasında toplantıyı basarak öldürmüştür. V. Murad yaşanan olaylardan sonra bunalıma girmiş ve gittikçe ruhsal yapısı bozulmaya başlamıştır. Bunun üzerine Şeyhülislam’dan yine bir hal fetvası alınarak V. Murad tahttan indirilmiş ve yerine II. Abdülhamit tahta geçirilmiştir.
II. Abdülhamit döneminde 1881 yılında Sultan Abdülaziz’in ölümü ile ilgili Yıldız Sarayı’nda bir mahkeme kurulmuştur.Yargılama sırasında olayla bağlantılı olduğu düşünülen birçok kişi ağır cezalar almıştır. Sürgüne gönderilen Mithat Paşa ve Damat Mahmud Celaleddin Paşa 8 Mayıs 1884 gecesi muhafızları tarafından öldürülmüştür.
Kaynak adres : http://www.tarihin.com/sultan-abdulazizin-sir-dolu-olumu.html
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.